İstanbu’un Beş Genci: Kız Kulesi Efsanesi

 İstanbul’un Beş Genci: Kız Kulesi Efsanesi

 

  İstanbul her zamanki gibiydi. Gökyüzünde özgürce uçan kuşları, sokaklarında gezen sokak hayvanları, her biri ayrı telaş içerisinde olan insanları ve daha nicesi. İstanbul başlı başına tarihi eserleri, insanları, hayvanları ile bütün bir şehirdi. Yoldan geçen bir insanı durdursanız hepsinin ayrı ayrı hikayeleri olduğunu fark ederdiniz. Birçok farklı hayatı, yaşamı içinde barındırırdı İstanbul. 

  İstanbul’un güneşli, sıcak ve denizden gelen ılık esintiyle buluşan güzel havası eşliğinde sokaklarda yürüyordu beş genç. Hepsinin gözleri geziniyordu yüksek binalarda, uçan kuşlarda. Hepsi bin bir düşünce barındırıyordu içinde. İlk defa ayak basmışlardı bu şehre. Neler hissettikleri ile ilgili çok karışık düşünceleri vardı. Küçük bir bölgeden bu kadar büyük bir şehre gelmek her insanı biraz büyülerdi. Hepsi ellerinde defterleri ve kalemleri ile renkli taşların üzerinde adımlarını devam ettiriyordu. Aralarından biri her gördüğünü not almakla meşguldü. Diğer ikisi ise ellerinde fotoğraflar bulunması için bu güzel yerleri, güzel görüntülerin fotoğraflarını çekiyor ve anılarını ölümsüzleştiriyorlardı. Diğerleri ise ellerinde birçok bilginin saklandığı telefonlarından gezdikleri yerler hakkında bilgiler ediniyorlardı. Onların bir görevi vardı ve bunu en iyi şekilde layıkıyla yerine getirmelilerdi. Yaşadıkları yerde onları bekleyen insanlar vardı. Gördüklerini paylaşmaları onların en önemli görevleriydi. Ve hepsi gelecekte bir gün kendi şehirlerini İstanbul gibi gelişmiş bir şehiryapmak istiyorlardı. Aynı ülkenin üzerinde yaşıyorlardı ama onların daha da fazla çalışması gerekliydi. Orada yaşayan ailelerine arkadaşlarına buradaki şeyleri anlatmalı ve onları bu güzel yerler hakkında haberdar etmelilerdi. Çünkü onlar gibi köydeki diğer çocuklar da bir gün İstanbul’u görebilme hayalini kuruyorlardı.

  Hepsi beraberce attıkları adımlar ile güzel İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi’ne ulaştılar. Evet, ilk durakları bu güzel yapıydı. İçini gezmek ve tarihini öğrenmek için hepsi çok heyecanlılardı. Önce İstanbul’un bu güzel tarihi yapıları hakkında bilgi edinmek istiyorlardı. Çünkü köylerine döndüklerinde bunları kendilerindenküçük kardeşlerine anlatmak istiyorlardı. Onların da heves edip bu güzel yerleri görmelerini istiyorlardı. Hemen sonra fotoğraf makinesinin sesi kulakları doldurmuştu. Birbirinden ayrılmayan fotoğrafçı kardeşler hemen bu güzel eserin fotoğraflarını çekmeye başlamıştı. Telefonundan ulaştığı bilgiler ile arkadaşlarını bilgilendiren Kaan, hem cümleleri okuyor hem de acı kahve gözlerini diğer gençler gibi Kız Kulesi’nin üzerinde gezdiriyordu. 

“Burası ile ilgili en çok bilinen efsane ise “Kralın Kızı” efsanesidir. Aslında bu efsane Kız Kulesine olan merakın biraz daha artmasını sağlamıştır. Ve onun ününü yükseltmiştir. Şu an buraya gelen turistlere de çoğu zaman anlatılırmış.

  Gözlüğünü gözlerine doğru itip Kaan’ın dediklerini hızlıca not alan Selim başını not defterinden kaldırmış ve Kız Kulesine daha dikkatli bakmaya başlamıştı. Adeta boğazın incisini görüyorlardı karşılarında. Merakına yenik düşüp Kaan’dan biraz daha bahsetmesini istedi. Efsane konusunu çok merak etmişti doğrusu.

“Efsaneye göre zamanında bir falcı tarafından kızının yılan sokması nedeniyle öleceği hakkında uyarılan bir kral varmış. Kral kızına çok düşkün bir insanmış ve onu korumak için de her şeyi yapabilme imkanına sahipmiş. Kral da kızını koruyabilmek adına Salacak açıklarındaki kayalıklar üzerine Kız Kulesi’ni inşa ettirmeye karar vermiş. Kulenin inşaatı bittikten sonra kral kızını bu kuleye yerleştirmiş. Ayrıca kral kızının o kulede kaldığı zaman içerisinde önlemler alarak sıkı denetimler ile belli vakitlerde sepet içerisinde çeşitli yiyecekler gönderir, ihtiyacı olan eşyalarını yollarmış. Ve bir gün meyve sepetinin içine gizlenen bir yılan maalesef ki kralın haberi olmadan sinsice kuleye sızmış. Ardından ise kralın kızını zehirleyerek ölmesine neden olmuştur. Bu efsane ise Kız kulesinin en bilindik efsanelerindendir.”

  Hepsi yaptığı işi kısa bir süreliğine bırakıp bakışlarını Kız Kulesi üzerinde gezdirmeye başlayıp, Kaan’ın anlattığı efsaneyi akıllarında canlandırmaya başlamıştı. İşte bu güzel yapı içerisinde de insanları kendisine çekecek güzel efsaneler barındırıyordu. Fotoğraf çekenler, telefonundan arkadaşlarına bilgi aktaranlar ve her şeyi not etmekle uğraşanlar derken hepsinin içinde bir istek belirmişti. Kız Kulesi’nin içini görmek istiyorlardı. Ve bu güzel eseri fotoğraflayıp hakkında biraz daha bilgi edinmek istiyorlardı. 

  Sıradaki durakları Kız Kulesi’nin içini gezmekti. Dileyelim ki İstanbul’un bu güzel simgesi, boğazın incisi hakkında daha çok bilgi edinsinler ve bu bilgileri herkese aktarsınlar.

  Kız Kulesi ve İstanbul’un daha nice güzellikleri her zaman onları bekliyor olacak.  

                                                                                                                                      

                                                                                                     Yazar:

Zeynep ÖZCAN / 8-B -1183