Akşam saat 23.37 idi. Nesrin her zamanki gibi kahvesini ve kitabını alıp, balkona çıkıp kitabını okurdu. Nesrin’e kitap okumak çok iyi geliyordu. Yalnızlığı ve sessizliği çok seven, çok meraklı bir kişiliğe sahipti. Bu yüzden kitaplara aşıktı. Evet evet, kitaplara aşıktı! Bir oda dolusu kitapları vardı. Tüm servetini nerdeyse kitaplara yatırıyordu. Nesrin yine bir kitabın sonuna gelmişti. İçeri gidip yeni bir kitap alıp, yerine geçip, okumaya devam etmişti. Her okuduğu kitabı çok seviyordu fakat bu sanki bir başkaydı. Bu kitap adeta bir aynaydı. —Bu kitap resmen beni anlatıyor, çok akıcı bir kitap. İnternetle fazla uğraşmazdı, her bilgiyi kitaplardan alırdı. Kelime dağarcığını, konuşma kabiliyetini, edindiği her şeyi kitaplara borçluydu. Üslubu da tıpkı konuşması gibi çok güzel, akıcıydı. Bundan dolayı her kitabın sonunda edindiklerini düşünür, duygulanır; kitabının hakkını vererek minnettarlığını ifade ederdi. Bir çoğu onu sosyalleşmeyen, kitaplara kendini adayan, iletişimsiz o